3 Ekim 2015 Cumartesi

Yaz Tatili 2015 ~Part 1 - İstanbul, Eskişehir Tatilim

Üç aylık kocamann bir aradan sonra herkese merhabaa.!
Görüşmeyeli nasılsınız, neler yaptınız, yaz tatiliniz nasıl geçti? Neler okuyup izlediniz? ^^
Ben size şimdi bunlardan bahsedeceğim.

Öncelikle, blogumun ismi artık Kuzey Işıkları. Aurora, çok güzel değil mi sizce de?
Ve yukarıdaki playliste bir göz atabilirsiniz, son zamanlarda dinlediklerim hep orada. Kendimi aşmaya çalıştığımdan bencilliği bırakıp dinlediklerimi tamamiyle uslu uslu paylaşma kararı aldım.
Siz de bana şarkı önerirseniz çookk mutlu olurum tabi. ^^ Bazı şarkılarım bir yerden sonra yoruyor ama olsun yine de güzelleeeer. Neyse, geçeyim artık konuya.


İlk olarak, ramazan ayı beni feci halde çarptı. Zaten sıcak, birde o kadar uzun süren günlerde oruç tutmak... Resmen ne evden çıktım ne kitap okudum ne de film izledim. Sabah kalkıyordum, yatağımda debeleniyordum, sonra bir kitap okuyayım bari diyordum, kendimi diğer bir yatakta buluyordum. Feci halde vurdu kısacası. O halsizlik ve beyin durgunluğuyla bir ayım resmen yatmakla geçti.

Sonrasında ise İstanbul'a gittim. Babamın bir arkadaşının eşi olan Minnoş ablayla tanıştım ve onlarda kaldım. (Minnoş gerçek ismi değil tabi... ^^)  Üç günün tamamında Minnoş ablayla gezdim. Ve onu çook sevdim. 

İstanbul'daki ilk günümde önce Sultan Ahmet Meydanına geldikk. Yukarı doğru çıktık ve Sultan 2. Mahmud Türbesi'ni ziyaret ettik. 

Not: Fotoğrafların üzerine tıklayarak büyümüyor. Fotoğrafın üzerine gelip sağ tıklayarak resmi yeni sekmede aç diyebilirsiniz. Fotoğraflar çok olduğundan bu kadar küçük yapmak zorunda kaldım.

Oradan geze geze Sultanahmet Camii'ye geldik. İçeride de fotoğraf çektim ama insanlar ibadet ederken görüntülediğim için paylaşmak istemiyorum. *-*
  
Oradan Ayasofya'ya geçtik. Ve benim önceden Müze Kartım vardııı. Yaşasın öğrenci müze kartııı..
İçeride tadilat vardı. Yine de güzeldi. O figürler çok ilgi çekiciydi zaten. Çıkışa doğru hediyelik satan bir kısım vardı.

  
  
  

Çıkıp Yerebatan Sarnıcı'na geçtik. Ve bilin bakalım oraya gidip medusayı görmeden çıkan kiiim? -_-
Girişte kaftanla fotoğraf çeken bir yer vardı. Eh, giyindim hürrem yeşili elbiseyi, çekindim ablamla bir fotoğraf, bakınca sırıtıyorum şimdi. Gerçekten güzel bir hatıra oldu bana.
 İç kısma girip gezdik ve koca gözlü bir balık arkadaşım olduu.
  
  
Sonrasında Kapalıçarşıyı ve Tarihi Mahmutpaşa Çarşısını gezdik. Yoruldum ama gezmekten hissetmeye vaktim kalmadı. Öyle de kendimden geçmişsem demek ki. 


Eminönü'ne indik. Cansın Balık Restaurant'da bir güzel balık ekmek yedim mi... Şu an bile canım istedi. O deniz havasında o yorgunlukla harikaydı. Yemek yemeyi benim kadar seven biri için hele.

 
Minnoş abla da yorulduğu için döndük. Dönüş yolunda babamlar aradı ve sahile gelmemizi söylediler. Kordon Cafe varmış. Minnoş ablamla orayı bulduk. Babam, Minnoş ablanın eşi ve arkadaşları okey oynamaya başlamışlar. Oturdum bir ice tea içtim. Sahilden küçük kavanozuma kum aldım, sonra Minnoş ablayla yürüdük, bir mağaza bulduk gezdik, dönüş yolunda mısır aldık yedik. Zaten bir süre sonra da bitti oyunları, kalktık. Dondurmacıdan dondurma ısmarladı bize babamın arkadaşlarından biri. Ben tabi kağıt helva istedim. Arasına o kadar çok dolduracağını nereden bileyim.. Herkes güzelce külahla almış, ben yine oburluğumu konuşturdum işte. Ama yarısını yiyemedim, arabaya binmeden önce bıraktım artık bir kenara. 
Eve geldiğimde güzell bir uyku uyudum o gün.

   

İkinci gün sabah erkenden kalkıp Avcılar'a indik. Vapura bindik ve rahat bir buçuk saat gittikten sonra vardık Büyükadayaaa!!!


İner inmez Yıldızlar Cafe'ye girdik ve kahvaltı söyledik. Minik ama zevkli bir kahvaltıydı, deniz havası yine acıktırınca beni tabi. Bir de çay candır can. Hep söylerim. (Blogda belki hiç söylemedi...) Kalktık ve Minnoş ablayı ikna çabam başladı. O dedi faytona bineli, ben dedim bisiklet kiralayalım. Uzun zamandır binmiyormuş bisiklete, dedim unutulmaz ki...


Sonunda dediğimi yaptırdım ve kiraladık bisikleti. Saatlerce dura kalka, fotoğraf çeke çeke, sokak sokak gezdik. Bir bakkaldan abur cubur aldık. Yukarıda mangal yapılan denize girilen bir kısım varmış oraya girdik ve aldık karşımıza denizi oturduk. Huzur bu olsa gerek dedim kendi kendime. Bir önceki günden bile güzeldi bugün, öyle zevkliydi ki. 
Otururken çok yakınımıza martılar ve kargalar gelip bize eşlik ettiler, bana poz verdiler. 

  
Bunlar da Büyükadadan diğer görüntüler.

  
  
  
  
 
Bisikletleri iade ettik vapura bir saat kala. Sahilde oturup çekirdek çitledik. Saat beşte de vapura binip döndük.

 

Babamlarla Güngören'deki Kebapçı Çetin Usta'ya gittik. Onlar ciğer yedi ve ben tabi ki Adana kebap yedim. Enfesti. Gerçekten. Üzerine de künefe söyledik ama ben tek başıma yemedim tabi ki. Eh oburum da o kadar da değil... *-* Ay özür dilerim canınız çekecek ama.. :S Benim bile baktıkça tekrar istiyor canım..

 

Sonra Aşiyan Cafe'ye geçip oturduk. Yine Minnoş ablamla durmadık tabi, çevredeki parka yürüdük orada takıldık bir süre, beyler kendi aralarında muhabbete dalınca. Sonrasında da eve geçtik.

Ertesi gün artık öyle yorulmuşuz ki sadece mağaza gezelim dedik. Marmara Park'a gidip dolandık ve Tavuk Dünyasında yemek yedik. Ama tabi bugün de beklenmedik şekilde çook yorucuydu.

Gece yola çıktık. Yarı uyudum yarı uyandım derken İsmail'in Yeri'nde durduk. Ben çorba içtim Minnoş ablamlar kahvaltı yaptı. Sonra tekrar döndük arabaya. Geliş yolculuğundan daha güzeldi nedense. Minnoş ablamın olmasından olabilir. Sabaha karşı beni Eskişehir'e üniversiteden arkadaşımın yanına bıraktılar. Bir saat kadar uyudum ancak. Çünkü düğün vardı. Sakarıılıca'ya gittik. Gelinin evinde durduk bir süre, sonra ver elini Gelin hamamı. Sakarıılıca Termal Turizm Merkezi'ymiş gittiğimiz yer. O ne sıcaktı öyleee...

Gelin hamamı sonrası adetten, hamamın önünde gelin oynadı, biz de oynadık. Sonra gelinin evinde yemek yendi. Eskişehir'e döndük. On ikiye kadar sokak düğünü oldu. Bana oyun havaları biraz yavaş geldiğinden pek oynamadım, ha bir de alan dardı, düğün karışıktı. Gittim kuytu bir oda buldum evde, arkadaşlarımla muhabbet ettim telefonda. Sonra yine eve geçilip çerez yendi, gelini ve iki kızı ortaya yatırıp dövdüler. O.o Bunun da bir adı vardı ama neydi hatırlamıyorum.. Sonra Damat Kaldırmaya gittik. Gelin ve peşine takılan herkes gecenin o saati maniler çığıra çığıra damadın evine gittik. Damatla bir de orada oynadılar mı... Düğün işleri her yerde aynı mı bilmiyorum pek anlamam ama burada evlenmek ne zormuş dedim, ben böyle yorulduysam gelin ne yapmıştır dediiiim...

 
 

Ertesi gün eve döndüm erkenden. Stajım olmasa Eskişehir'i bolca gezecektim ama iki ay boyunca staj yaptım sonrasında. Bir ay zorunluydu diğer ay işsizlikten, evde canım sıkılmasın ve işimi biraz daha öğreneyim diye gittim. 

Ne anlattııım ne anlattım. Bir de az yazmaya çalıştım o kadar. :D Ama o zevki daha az yazarak nasıl yansıtırım bilemedim ki.. ^^ Yazımın ilk kısmına bu fotoğrafla son veriyorum. Bunu da Türbeden çıktıktan sonra bir dükkanda çekmiştim. Böyle kısa ama dolu dolu bir tatildi işte. Yazımın devamına kadar kendinize iyi bakıın. 


1 yorum: