6 Ocak 2014 Pazartesi

Obsidiyen - Jennifer L. Armentrout ~Tanıtım ve Alıntı~





Obsidiyen - Lux Serisi 1.Kitap 

Her şeye yeniden başlamak çok berbat.

Annemle birlikte Batı Virginiaya taşındığımızda, kendimi sıkıcı işlere adamıştım, ta ki tüyler ürpertici yeşil gözleri ve kaslı vücuduyla yan komşumuz karşımda dikilene kadar.
Ama işler tahmin ettiğiniz gibi gitmedi.

O, ağzını açtı.

Daemon hem kabaydı hem de kendini beğenmiş bir pislikti.
Birbirimizden hoşlanmamıştık. Tam hikâye burada bitiyordu ki bir kazaya uğradım ve Daemon zamanı dondurarak beni kurtardı.

Yakışıklı uzaylı komşum üzerimde bir iz bırakmıştı.

Yanlış okumadınız. O, bir uzaylı. Daemon ve kız kardeşinin yeteneklerini çalmak isteyen düşmanları vardı ve Daemonın bıraktığı iz bütün düşmanları başıma toplamıştı.

Bu korkunç durumdan canlı kurtulmak içinse tek yapmam gereken üzerimdeki uzaylı izi etkisini yitirene kadar
Daemonın yanından ayrılmamaktı.

"Obsidiyene bayıldım. Romanı bir gecede bitirmeye, kendinizi Daemona kaptırmaya ve serinin ikinci kitabı için sabırsızca beklemeye hazır olun."
Deborah Cooke, The Dragon Diaries

"Daemon ve Katy, ateşle barut gibi. Her bölüm nefesinizi kesecek ve dahası için yalvaracaksınız."
Jus Accardo, Touch

"Armentroutun yeni serisinin ilk kitabı başından sonuna hiç
azalmayan bir heyecanla akıp gidiyor."
RT Book Reviews 


Sayfa Sayısı: 360
Baskı Yılı: 2012
Dili: Türkçe
Yayınevi: DEX

Arka kapak ve yorumlar böyle, evet. Allah'ım. Okudum ve bitti. Neden??!!!!!


Alıntılar

(Kendi ellerimle yazdım size alıntıları, cannım kitabımdan.)






İçeriden gürültülü ayak sesleri geldi, kapı hızla açıldı ve ben, çok geniş, kaslı, bronz bir göğüsle burun buruna geldim. Çıplak bir göğüs.
...
"Merhaba?" dedi tekrar, öne doğru eğilirken bir elini kapıya koydu. "Konuşabiliyor musun sen?"


"Saçmalık," diye mırıldandı.
Şimdi ben ellerimi yumruk yapmıştım. "Senin derdin ne ya?"
Daemon bana döndü. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı. "Sen."


Daemon sıkılmış gibiydi. "Buraya gelmen için sana otuz saniye veriyorum."
Ona tekrar hareket çekme isteğime karşı koyup derin bir nefes aldım. Çıplak falan kalacak değildim ki, yani tamamen çıplak sayılmazdım. "Yoksa ne?" ...
"Yoksa gelir seni ben alırım."


"Dalga mı geçiyorsun?"
"Hangi kısmı soruyorsun?" siye sordu.
"Hepsini!"


Hayvan, devasa omuzları titreyerek dört ayağının üzerine düştü. 
Hızla üzerime atıldı.
...
Sonra tekrar ışık çaktı ama bu kez ardından karanlık geldi ve beni tümüyle yuttu.


Bir saniye geçti ve dişlerini sıktı. "Burada benimle olmaman gerekir."..."Sen bizim gibi değilsin. Bizimle uzaktan yakından alakan yok. Dee, senden daha iyisini, kendi gibi insanları hak ediyor. O yüzden rahat bırak beni. Ailemi rahat bırak."


... Gözlerim, Daemon'un gözleriyle birleşti. Aramızda birkaç masa olmasına rağmen nefesim kesildi. O zümrüt yeşili gözlerde... değişik bir şey vardı. İnsanı etkisine alıveren bir şeyler. Başımı çeviremedim, o da yapmadı. Aramızdaki mesafe buharlaşıp uçmuş gibiydi.


"Neden? Sence bir erkeğin benden tek hoşlanma sebebi bu mu olabilir?"
Daemon yavaşça gerilerken bilmiş bilmiş güldü. "Sadece söylüyorum."


Bir ağaca yaslandım. Nefes nefese ve şaşkın vaziyette yere çöktüm. Birinin yere çarptığını, sonra da acı bir çığlık attığını duydum.


Sesi tüylerimi diken diken etti. Gözlerim, ağaçların bulanık şekillerine kaydı. Derin bir nefes aldım ama gırtlağıma takılıp kaldı. "Bunu bana sen yaptırmadın."


Bir an sonra hatamın farkına vardım. Gözünü asla düşmanından ayırma.


Sırt üstü yatıyordu ve göğsü... neredeyse hiç kımıldamıyordu.
Havada ölümün kokusu vardı.


Güldüm. "Ancak rüyanda Daemon, düşüneceğim en son kişisin..." Daemon beni öptü. Bir an bile tereddüt etmeden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder