Ben radyo voyage açtım, ŞU çalıyor, pişmaniye yiyip çay içiyorum. Keyfime diyecek yok anlayacağınız. Ah bir de omuzlarımdaki gerginliği atabilsem. Sizde de oluyor, değil mi? Hani o yük... Anı yaşayamama olayı.. Ah ah, insanoğlunun çare bulması gereken konulardan bir tanesi. Türkiye'nin yüzde kaçının psikolojik olarak sağlıklı diyebileceğimiz durumda olduğunu bir ara araştıracağım. Herkeste küçük küçük sorunlar... Hani psikolojimiz bozuk demiyorum ama stres bizi yiyip bitiren şey. Ama konumuz bu değil.
Konumuz.. Benim yaklaşık sekiz senem... Dost gibiydik, yoldaş gibi.. Onlar beni tanımazdı ama... Ağliyciğm... (Gerçekten de ağlamıştı.)


Ve sonunda finali yaptılar. Aslında bir bakıma iyi de yaptılar fakat bu ne hız... Son bölümü gerçekten, gerçekten hem çok sevdim hem nefret ettim. Çok sevdim çünkü duygusal bir kişiliğim var ve aramızda bir bağ vardı, ehe. Sevmedim çünkü...
Karakterler harcandı be.

Harcananlara gelince... Bonnie ve Enzo en başta olmak üzere... Caroline ve Stefan... Çok kötüydü lan. Yani ancak böyle ilan edilebilir "Bizim reytingimiz azaldı da o yüzden bitiriyoruz" diye.
Ha ben dizinin sonunda boyuna ağladım.

Zaten diziye gelen en iyi karakterler benim için, Klaus, Kai, Enzo üçlüsüdür. Gerisi tırt. Kai de karakter olarak iyiydi hani, onun olduğu bölümleri çok da sevdiğimden değil... Karakter güzel.

Kısaca -evet kısa *-*- son sezonlar saçma da olsa, benim için çok güzeldi. Hani bir kitap bitirdikten sonra bile burkulur ya içi insanın, benimki de öyle şu an... Seni seviyorum Damon, seni seviyorum Vampir Günlükleri...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder