19 Eylül 2019 Perşembe

Okul Günlükleri 1~





Liseden mezun olmamın üzerinden beş sene geçtikten sonra ve birkaç denemenin ardından, sonunda, yeniden okullu oldum! (Beynimde mini mini birler...)

 -febris yolda-

İşi gücü bırakıp, tekrar ediyorum, sonunda, deli cesaretimi toplayıp geldim yeni memleketime. Geçen sene tatile geldiğim bu minik memlekette artık bir yurdum, bir okulum var. Geliş hikayemse şöyle;
Doğduğum yerden kalkıp, bir buçuk metre boyumla iki orta boy valizimi, sırt çantamı, bilgisayar çantamı aldım ve çıktım yollara. Başta zaten yolda olduğumdan ağırlığını hissetmedim tabi fakat indiğim yerde fark ettim ki, ben kaslı bir insan değilim. Hele bir de yurdu bulmaya çalışırken  şehrin diğer tarafındaki yanlış yurda gidince hayatımdan iki saat eksildiği gibi, kas ağrımı da iki gün çektim. Ama bana söylenmemişti, duyurulmamıştı nereden bileyim ben.

Yurda girdiğim anda espri yaptığını sandığım güvenlikçi abladan öğrendim odaların on kişilik olduğunu. "On kişilik olması gözünü korkutmasın," dediğinde "Ehühühü," yaptım. Yukarı çıktım, odaya girmemle yedi kafanın bana dönmesine yine "Ehühühü," yaptım ama içine içine ağlayan türden bir şekilde oldu bu çirkin gülüş. Kızlarla tanışır tanışmaz dolabıma yerleştim tabi. Bir saat kadar falan garipsedim. Sonra geçti. Zaten sonra fark ettim, neredeyse bomboşum. Neredeyse derken, bu dönem yalnızca üç gün dersim var. Vay dinlenemedim, vay gürültüden rahatsız oldum, vay duş için sıra bana gelmedi derdim olmaz. Ki, ikinci günden çekirdeği alıp bahçeye inen, eğlenen, kahkaha atan insanlarla birlikte olunca yabani ruhumu biraz ehlileştirebileceğimi fark ettim. İnsan içine karışmaya karışmaya dokunulduğu anda tabiri caizse höyküren, misafirliğe gitmeyen, sadece kendi küçük arkadaş çevresiyle takılan bir insan olarak, garip ama, durumu, yani çok insanla kalacağım durumunu garipsemedim işte. 
Yurdun yerini sevdim. Yaylada oturmak gibi. Çam ormanlarının arasında, küçük, kaplıca tarzı bir tatil beldesinin içinde, turistik minik bir çarşının hemen yakınında. Kışın ağlatacak akşam soğukları olacağını bile bile sevdim. Ben istememiş miydim dışarıda olmayı hem? Şikayet edersem Allah sorar. Kampüse inerken çevreyi, çam ormanlarının arasından görünen denizi izlemek çok çok hoş.

-Yemekhanenin dibisi-



 



Kampüsümüz küçük bir kampüs lakin yemekhanesinden denizi görüyorsun. İki liraya doyduğun yerden çıkıp iki adımda manzaraya karşı oturmak mükemmel. Fakültemse... Koca bir 'hukuk fakültesi' baba düşünelim. Yanında büyük oğlu ve kızı, iktisat ve mühendislik. Bizim fakülte, anne babasının özene bezene, bile isteye geç yaşta sonradan yaptığı şımarık çocuğu gibi. Yaşı büyümüş fakat hala küçük kalmaya çalışan, küçük bir binacık. Yine de ailedeki kimse pek takmıyor gibi. Hihi... Pişman değilim, henüz.. Ama bana bol para harcatacak. Minnoş rahat bir bölüm görünümü olsa da beklediğimden çok daha fazla emek istiyor, hissettirdi, sadece maddiyat da değil yani. Şimdiden vizemi etkileyecek bir ödev ve başka bir ders için bir sergi gezim var. Eğlendiğim ve emeğimin karşılığını alabildiğim sürece mutlu olacağımdan eminim. Hayat hoş, tüm kusurlarıyla. 


7 yorum:

  1. 10 kişilik çok fazla. Evde sürekli misafir modunda olur gibi resmen. Bu arada kahve bardakları çok tatlı:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. On kişi gerçekkkten çok insan demek oluyor lakin herkes kendi aleminde olduğundan sadece geceleri bir arada oluyoruz. Gündüz bazen yalnızım, bazen üç, bilemedin dört kişi odadayız. *-*

      Sil
  2. 10 kişi ne güzel hiç canın sıkılmaz ehe :) Hayırlı olsun yeni okul ^^

    YanıtlaSil
  3. Devamını keşke yazsan bize :)) Umarım güzel ilerlemiştir koronaya kadar :))

    YanıtlaSil
  4. Hayırlı olsun :) 10 kişilik odayı ben de merak ettim! Fakat deniz varsa, yeter gibi geldi, umarım mutlu ve başarılı olursunuz.

    YanıtlaSil